Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Meral Sönmezoğlu; A H1N1’in (Domuz Gribi) doğrudan insandan insana bulaşan bir yapısı olması nedeniyle bilhassa toplu taşıma araçlarını kullananların risk altında olduğunu belirtti

A H1N1’ in (Domuz Gribi )Toplu taşıma araçlarında yapılan dezenfeksiyon çalışmalarını gönülden takdir ediyorum. Ancak bu faaliyetlerin devamının gelmesi önemlidir. Çünkü hijyen çalışmaları büyük maliyetlerle gerçekleştirilen çalışmalardır. Eğer bu hijyen çalışmalarını bir sefere mahsus yapacak olursanız size pek masraf çıkartmaz ancak bu faaliyetlerin düzenli bir biçimde yapılması şarttır. Bunlar da ciddi maliyetleri gündeme getirecektir.

Bu çalışmaların sonunda orada biriken mikroorganizmaların öldüğünden eminim. Araçlar tamamen hijyenik hale gelmiştir. Ancak ertesi gün insanlar bu araçlara bindikçe öksürüp aksırmaya başladıkça temizlenen ve hijyenik hale getirilen kısımlarda yine çeşitli mikroorganizmalar birikmeye başlar. Bundan şunu anlıyoruz ki toplu taşıma araçlarında yapılan dezenfekte çalışmaları kalıcı bir etki yaratmıyor. Çünkü bu çalışmaların düzenli bir şekilde yapılması gerekir.

Ayrıca araçların içinin iyice havalandırılması şarttır. İnsanlar araçların içindeki kokudan şikâyetçi. Ancak kokudan ziyade havada biriken mikroorganizma partiküllerinden kurtulmak gerekir. Bunun için de araçların içindeki temiz hava (oksijen) düzeyinin iyi ayarlanması gerekir.

Hijyenin sürekliliği imkânsız değil!

Hastanelere her gün bu tür enfeksiyon hastalığı olan insanlar geliyor. Ancak her zaman hastanelerde hijyen korunabiliyor. Bunun nedeni gün içinde hiç aksatılmadan yapılan tekrarlanan temizlik faaliyetleridir.

Aynı temizlik çalışmalarını otobüs şirketleri de yapabilir. Yolcu alma veya yolcu boşaltma noktalarında özellikle bu iş için kurulmuş bir ekiple hızlıca temizlik yapılabilir.

Tabii bunun yerine daha pratik yöntemler düşünülebiliyor. Örneğin yolculara maske ve kolonyalı mendil dağıtmak gibi… Ancak bunlar bilinçlenme ile alakalıdır. en kolay çözüm Biosidal Gibi deneyimli firmalara bu hijyenik temizliği düzenli yaptırmaktır.

Ancak ben toplu taşıma araçlarında ve duraklarda “lütfen öksürürken ya da hapşırırken ağzınızı kapayın” benzeri yazılı ibarelerin bulundurulmasını da öneririm.

Çünkü sağlıklı olan kimselerin ağzını kapatması gerekmez. Bugün sokaklarda gezen her insan hasta değil.

Hastalığa sebebiyet veren mikroorganizmalar bir süre sonra yer seviyesine çöker. Yakın mesafede ağız ağza konuşma mesafesinde olmadıklarından dolayı şoförler böyle bir risk taşımazlar.

Ancak özel halk otobüslerindeki bilet satıcıları kesinlikle risk altındadırlar. Bilet satıcılarının bu tür hastalıklardan gün içinde korunmaları için maske takmaları gerektiğine inanıyorum.

Üretici firmalara sorumluluk düşüyor

Toplu taşıma araçlarını üreten firmaların araçların üretimi sırasında bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engelleyici bir dizi önlemleri almaları gerekir.

Bunların en önemlisi aracın iyi bir havalandırmaya sahip olmasıdır; vapurlar bu yönden şanslı araçlar. Çünkü temiz hava (oksijen) miktarı bu araçlarda yeterince mevcut. Otobüslerde de havalandırma bölümleri var. Ancak metro tipi araçlarda kesinlikle önlemler alınmalı. Bu önlemler üretime yönelik olmalı. Örneğin metro araçlarındaki oksijen miktarının aracın yoğunluğuna göre ayarlanabiliyor olması şart.

İşletmeciler profesyonel destek almalı;

Halk diliyle domuz gribi olarak nitelendirilen hastalık sadece ülkemizde değil, bütün dünyada bilhassa Avrupa’ nın gelişmiş ülkeleri İngiltere, İspanya ve Almanya’ da oldukça fazla görülmektedir. Ancak bu ülkelerin hiçbirinde toplu taşıma faaliyetleri aksatılmamaktadır.

Bu ülkelerde bu hastalığın ilk çıktığı zamanlarda hemen acil önlemler alındı. Dezenfekte mendiller ve maske yolculara dağıtıldı. Bu tip hızlı önlemler yolcuların güvenini arttırmış oldu. Çünkü insanlara önlem alındığını hissettirmek bile bazen güveni pekiştirmeye yetebiliyor.

Tabii bu önlemler alınırken kesinlikle profesyonel yardım alınmalı; “böyle bir vaka oldu ve biz gerekeni yapıyoruz” kâfi bir açıklama değil; “İlgili kurumlara danıştık ve onların önerdikleri ve uygun gördükleri yöntemleri uyguluyoruz” denmeli.
Tüm bunların dışında toplu taşıma araçları işleten kurum yöneticilerinin ve diğer çalışanlarının belirli bir sağlık eğitiminden geçmiş olmaları gerekir.

Bu tip salgınlar yaklaşık 2 yıl sürer
Salgının tamamen bitmesi ümit ediliyor. Ancak yeni başladığından bitmesini düşünmek için maalesef henüz çok erken. Bütün planlarımızı 2 sene üzerine kurmak mecburiyetindeyiz. Çok iyi bir şekilde enfeksiyondan korunma çalışmaları ve kitlesel aşı faaliyetleri yapılırsa bununla birlikte kışı da rahat atlatabilirsek bir yıl içinde de bu hastalık bitebilir.

Yalnız burada bir fark var. O da bu halk diliyle domuz gribi hastalığı virüsü çok çabuk değişim gösterebiliyor. O yüzden şimdiki aşılardan etkilenmez hale gelebilir. Hastalığı geçirip de iyileşmiş kişilerde bile tekrar hastalığı geçirme ihtimali olabilir. Bundan dolayı 2 yıllık bir süre öngörmek ve önerileri aksatmamak zorundayız.

• Salgın 2 yıl sürebilir.
• Aşılanma şarttır.
• Kış aylarında solunum izolasyonu sağlanmalı (maske, el yıkama.)
• Toplu bulunan yerlerde (toplu taşıma araçları, sinema gibi) sıkı önlemler alınmalı
• Önlem almak halkı panik içinde yaşatmak değildir, bu konuya özen göstermek gerekir.